27 Ocak 2012 Cuma

3.BÖLÜM



" dört mevsimdi aşk. bazen yaz ~fazla sıcaktı, dokunan yanıyordu. bazen kış ~fazla soğuktu, dokunan üşüyordu, ama bir süre sonra yakıyordu canını, hemen çekiyordun elini. bazen bahar ~fazla mutluydu, taa ki arılar gelene kadar. ve çoğu zaman da sonbahar ~erişilemez yapraklar vardı, zıplasan da yetişemiyordun. biz baharı yaşıyorduk şimdilik, mutluluk oyununu... "



~feriha günlüğünü kapatıp çekmecesine kaldırdı ve ışığını söndürerek örtüsünün içine girdi. çok yorulmuştu. gözlerini yumar yummaz uyumuştu~

sabah

emir__

 ~keyifliydim bu sabah. duşumu aldım ve tam çıkmış, saçlarımı havluyla kuruluyordum ki telefonum çaldı. ekrandaki ismi görünce yüzümde bir sırıtma belirdi ve hemen açtım telefonu~

emir: koray?
koray: baba naber?
emir: iyidir nolsun. duştan çıktım şimdi. senden? gerçi benimki pek soru olmadı dün geceden sonra heralde
koray: dün gece noldu ki?
emir: oğlum bahçede gördük sizi handeyle. öpüşüyodunuz
koray: siz mi?
emir: ferihayla ben
koray: vaay siz ne iş?
emir: bişey yok koray
koray: hadi öyle olsun bakalım. neyse kanka ben kapıyorum. duş alıp handeyi uyandırıcam
emir: ooo... kaldır bakalım koray efendi


~

korayın evi

~koray havlusunu eline sardı ve banyodan çıktı. hande yüz üstü uyuyordu. çok masumdu böyle. örtü bacaklarını ve kalçalarını kaplıyordu. sırtı açıktaydı. sol omzundaki dövme dikkatini çekti korayın. çok küçük harflerle 'love' (aşk) yazıyordu. koray gülümsedi ve handenin yanına gelip uzandı. boynuna küçük öpücükler kondurmaya başladı ve hande nihayet uyandı ve yüzüdtü dönüp örtüyü göğüslerini de örtecek şekilde yukarı çekti ~

gülümsedi hande: günaydın
koray: günaydın güzellik

~koray handenin üzerine eğildi. ellerini handenin başının yanına yatağa dayadı. handeyle çok yakınlardı~

hande: sakın bi daha sabah sabah yapma bunu bana
koray şaşırmıştı: neden?
hande: çünkü sabahlardan nefret ederim
koray: yani?
hande: nefret edeceğim zamanlarda senle beraber olmak istemiyorum
koray güldü: haa iltifatmış. ben de arkasından kötü bişey gelicek diye bekliyorum
hande: aslında kötü bi haberim var sana
koray: ne o?
hande: ben seni çok seviyorum
koray: bunun nesi kötü?
hande: ya sana bağlanır da kopamazsam? o zaman nolucak?
koray: o zaman herşey çok daha güzel olucak. çünkü o zaman ben de senden kopmayacağım, kopamayacağım
hande: seni seviyorum
koray: bana bilmediğim şeyler söyle
hande: ukala! ~hande korayı hafifçe ittirip kalmak istedi ama koray onu yatağa geri yatırdı ve dudaklarına çok kısa ama anlamlı bir öpücük kondurdu. dudakları birbirinden ayrılırken koray gözlerini yeniden açtı ve sessizce fısıldadı~
koray: ben de seni çok ama çok seviyorum
hande: emin misin? daha çok yeniyiz
koray: hayır değilim. çünkü ben başka bir şeyden şüpheleniyorum. ya sana aşık olduysam?
hande: artık geri dönüşün yok. geri dönüşümüz yok
koray: neden?
hande: çünkü ben de sana aşık oldum. ve bu sefer ciddiyim
koray: çünkü ötesi  yok...

~

ferihanın evi

~ferihanın telefonu çaldı~

emir: canım? naber?
feriha: iyiyim sen nasılsın?
emir: iyiyim. feriha kapıdayım kahvaltı edelim mi?
feriha: nee? kapı mı? emir saçmalama ben daha pijamalarımlayım
emir: tamam sorun değil beklerim ben arabada
feriha: ya olmaz öyle beş gel bari buraya
emir: geliyorum görüşürüz
feriha: görüşürüz


emir__

~arabadan inip koca villanın kapısını çaldım. ferihaya tam 'günaydın' diyecektim ki üzerindeki saks mavisi saten geceliği gördüm. dekoltesi vardı ve gövdesi dantelli gibiydi. içi görünüyordu biraz. dilim tutulmuştu. o an aklımdan geçen tek şey şuydu: 'hatun taş!' ~

feriha: geç içeri emir. kusura bakma keşke haber verseydin böyle çıkmazdım karşına
emir: yok önemli değil. sen giyin canım ben bekliyorum

~

~feriha çok geçmeden üzerinde şifon straplez yeşil elbisesiyle aşağıya indi. saçları düzdü önceki geceden kalma. hafif bir makyaj vardı yüzünde. ayağında burn açık siyah babetleri vardı ve siyah çapraz çantasını takmıştı~

emir: çok güzel olmuşsun bitanem
feriha utanmıştı: sağol
emir: kimse yok mu evde?
feriha: annem alışverişe gitti. sabah boş oluyomuş avm'ler. babam işe gitti. evrakları toparlayacakmış. yarın iş seyahatine gidiyor. evdeki kadının da izin günü
emir: tamam canım çıkalım hadi


~

kahvaltıda

emir: bi kahvaltı tabağı alalım ortaya. birer tabak da yumurta söyliyelim
feriha: olur
emir: nasıl olsun yumurtan?
feriha: omlet
emir: ~garsona döndü~ tamam biz bi kahvaltı tabağı, bi omlet, bi de menemen istiyoruz
garson: hemen efendim. kahvaltı tabağında ekmekleriniz köy ekmeği mi olsun?
feriha: evet
garson: ne içersiniz?
feriha: kahve ama bol süt bol şeker olsun
emir: bana da çay olsun. iki şeker
garson: peki beyfendi, başka bi arzunuz?
emir: yok sağolun

~emirle feriha sohbet ediyordur. o sırada kahvaltı salonuna el ele bir çift gelir ve emirin ağzı açık kalır. çok sinirlenmiştir...~

acaba kim bu??

3.bölüm sonu



2.BÖLÜM

emir__

~konuklar geleli 1 saat oluyordu. bu sürede sürekli ferihayla kesişip bakışıp durmuştuk. artık tanışmanın vakti geldi diye düşünerek elime iki kadeh şarap aldım ve yanına yürüdüm~

emir: iyi akşamlar ~gülümsedim~
feriha: selam ~o da gülümsedi~
elimi uzatarak: emir
feriha: feriha
emir: görmedim seni daha önce magazinde. kimin davetlisisin?
feriha: doğru, pek sevmem magazini

~sanki tüm paparazziler onun peşinde koşacakmış gibi konuşuyordu~
emir: ~gülümsedim~ sorumun cevabı bu değildi
feriha: haldun ilhanlının kızıyım
emir: haldun amcanın kızı mı vardı?
feriha: ~güldü~ o kadar vahim durumda mıyız gerçekten
emir: yoo ne alaka?
feriha: babamın tek derdi tanınmak da...
emir: ~içkimi onun kadehine değdirip bardağımı dudaklarıma yaklaştırdım~ nihayet kendi kafamda birini buldum! niye böyleler ki?!

~ikimiz de içkilerimizden birer yudum aldık. benim aldığım biraz daha büyüktü. ferihaysa içkiden hoşlanmıyor gibiydi. daha küçük bir yudum aldıktan sonra suratını ekşitti ve gözlerini kısıp gülerek bana alttan alttan baktı~

feriha: gecelerin veliahtının böyle düşünüyo olması çok garip emir
emir: ~güldüm~ ben sadece gece hayatını seviyorum, tanınmış olmayı değil

~feriha gülümseyerek yanına gelen babasına baktı~

haldun: prensesim
feriha: baba
haldun: bakıyorum bulmuşsun kendine birini. bi de gelmek istemiyorum diyodun. aferin aferin emir iyi çocuktur

~haldun amca'nın kırdığı bu potlar yüzünden her an gülebilirdim bu yüzden parmaklarımla ağzımı kapamaya çalıştım dudaklarımda gezdirerek~

haldun amca gider gitmez feriha bana dönerek: kusura bakma ya babam işte
emir: ~güldüm~ önemli değil. haldun amcayı iyi tanıyorum dalga geçmek için yaptığını biliyorum
feriha: babamı nerden tanıyosun?
emir: babamın çok yakın arkadaşı
feriha: anladım
emir: ee feriha hangi okula gidiyosun
feriha: daha başlamadım. iki gün sonra başlıyorum
gülerek: sorduğum sorunun cevabını yine vermedim
feriha: kusura bakma ya dalganım biraz. beykent üni. işletme
istemsiz bi şekilde heyecanlandım: ciddi misin?! aa ben de ordayım
feriha: aa kaçıncı sınıf?
emir: işletme iki
feriha: e iyi görüşürüz o zaman
emir: evet. senin arkadaşların vardı yanında. hande mi adı?

feriha__

bana handeyi sormuştu. yoksa ondan hoşlanıyordu da beni ona yakınlaşmak için kullanıyor muydu? 

feriha: evet. nereye gitti ki? şimdi burdaydı
gülerek bana geldiği masayı gösterdi: korayın yanında
feriha: bulmuş birini o da
emir: yalnız öyle şimdilik bi hevesse söyle koraydan vazgeçsin
feriha: neden?
emir: koray 1-2 haftadır bana handeden bahsediyo
feriha: yapma ya? nerde tanışmışlar ki?
emir: bizim barın açılışı vardı hills. orda tanışmışlar konuşmuşlar falan
feriha: ben gitmedim açılışa. nasıl oldu içine sindi mi? sen ilgileniyomuşsun barla
emir: koray ve ben ilgileniyoruz genelde. tek başıma zor oluyo. beğendim güzel oldu. ne fazla şık ne fazla sade
feriha: iyii gelirim bi ara görmeye
emir: bekleriz her zaman

hande~koray

hande: haldun amca iyi ilgilenmiş bu geceyle
koray: evet çok güzel olmuş hakkaten senin okul ne zaman başlıyo? bizim okuldasın dimi? kesin yani
hande: evet 2 gün sonra pzts açılıyo
koray: az kalmış
hande: evet. ben bi malyaj tazeleyip geliyorum
koray: hıhı. aa hande?
hande: efendim
koray: ya ben biraz dışarı çıkıcam çok gürültülü oldu burası. gelmek istersen ordayım yani
hande: tamam sen git ben de gelicem sonra

~

~feriha çok eğleniyordu. bütün gece emirle sohbet etmişlerdi. oldukça yakın arkadaş olmuşlardı artık. ama etrafta çok gürültü olduğu için, feriha bahçeye çıkmak istemişti~ 

 bahçe

feriha: arka tarafa gidelim mi? bi sürü muhabir var şimdi içerde. yalan yanlış dedikodular çıkarıcaklar uğraşmiyalım
emir arkaya doğru ilerleyerek: olur
emir: oha!
feriha: noldu?
emir: şuraya baksana
feriha: bu kadar hızlı olunur mu ya?

~emirle feriha ateşli bi şekilde öpüşen koray ve handeye bakıyorlardı~

emir: bilmem... eğer doğru kişiyse...
feriha: yine de. korayı daha doğru dürüst tanımıyo bile
emir ferihaya yaklaştı. aralarında bir nefeslik mesafe vardı: ama sen beni tanıyosun dimi?
feriha: emirr...
emir: belki de hızlı olmak en iyisidir
feriha: emir içkilisin saçmalıyosun
emir: içkili falan değilim ben
feriha: emir deli gibi içiyodun demin gördü herk-
emir: feriha ben... ben sana aşık oldum

~feriha başını eğip emirin ellerine baktı. bu koca eller kendi ellerine doğru ilerliyordu. ve nihayet tutmuştu emir ferihanın ellerini. feriha ellerini biraz gevşetip parmaklarını emirinkilere denk getirdi. bir daha ayrılmamak üzere birleşmiş kalpleri gibi ellerini de birleştirdiler. feriha başını kaldırdı, emire baktı ve aşkla dudaklarına uzandı. emirin ensesine ellerini koyarak dudaklarını emirinkilere değdirdi. emir de karşılık verdi~

emir__

ilk kez bi kadınla öpüşürken böyle şeyler hissediyordum. sıradan bir kadın değildi feriha. çünkü ben sıradan bir kadını öperken onu kendi evime mi yoksa otele mi götüreceğimi düşünürdüm. ama ferihayı düşünürken ne bacakları vardı aklımda ne de dudakları. sadece o yemyeşil gözleri...

2.bölüm sonu

26 Ocak 2012 Perşembe

1.BÖLÜM


feriha on dokuz yaşında olmasına rağmen ailesiyle yaşıyordu.

her sabah olduğu gibi erkenden kalktı ve tabii ki babasıyla annesi son hazırlıklara bakmak için davet salonuna gitmişlerdi. feriha da saçlarını dağınık bir topuz yaptı ve mor sabahlığıyla mutfakta belirdi

evin hizmetçisi: nermin

nermin teyzesinin yanağına sulu bir öpücük kondurarak: oohh günaydın nermin sultan!

nermin: yavaş yavrum! elimi kesiyodum az daha

feriha: bişey olmaz sana nermin teyze! 9 canlısın sen 9 !

nermin: hadi ordan yaşlanıyorum be kızım. vaktimiz geliyo

feriha: ne yaşlılığı ya? hiç bi yere gitmiyosun vaktin falan da gelmiyo nermin teyze! sapasağlamsın işte

nermin: şimdi öyle de kızım, yarın nolucağı belli mi olur?

feriha masaya oturur: ya biraz optimist olsana sen nermin teyze

elindeki kahveyi masaya bırakarak: ne timist ne timist?

gülerek: optimist nermin teyzem

nermin: o ne kızz?

gülerek: pozitif olumlu... kısaca iç karartıcı olma demeye çalışıyorum sultanım!

nermin: hadi hadi kahvaltını et

feriha: nermin sultan bunlar ne?

nermin ferihanın elindeki zımbalı kağıtları alıp bakar: haa bunlar mı? sizin akşamki partiye gelecek kişiler. haldun bey feriha bi baksın dedi

feriha: off baba ya- emir sarrafoğlu?!! of nermin teyze ya bu şimdi mi gösterilir bana ya?!!

nermin: noldu deli kıızz?

feriha: ya nermin sultan benim acilen alışverişe çıkmam lazım ya

nermin: niye? senin şu yakışıklı oğlan da mı geliyomuş?

merdivenlerden koşar adımlarla çıkarak: evet evet evett!!!

alışverişte

nehir: feri sen hani isemiyodun bu davete gitmek

feriha: istemiyorum ama napiyim nehir? orda bi sürü kişi var çok şık olucaklar. şimdi ben geçen gün giydiğim elbiseyi giysem olmaz dimi ama?

nehir: öyle olsun bakalım...

feriha: gel bak şuraya girelim

nehir: aa evet bende duydum orayı çok güzellermiş

mağazada

nehir: hiii feriha bu çok güzel olduu

feriha: yok ya bu çok sade

feriha kendi etrafında dönüp aynaya baktı

nehir: hakkaten biraz öyle ya. bak bu nasıl?

feriha: ya ben mini bişey istiyorum

feriha biraz daha etrafa bakınır ve lacivert mini tek omuz bi elbise görür. eteği hafif balondur. bel çukurunda siyah kalın bir kemer vardır kemerin üzerinde de gümüş taşlar. elbisenin omzunda kocaman bir süs vardır omzunu kaplayan ve elbisenin renginde

sinsice gülümseyerek : bu nasıll??

nehir: süper kızım bu gerçekten

feriha hemen kabine ilerler ve geri çıkar

nehir: ay çok güzel oldun feri

feriha: ben de çok beğendim. ödiyelim çıkalım hemen

nehir: dur dur elbiseyi çıkarma ~eline siyah yüksek platform bi topuklu ayakkabı tutuşturdu~ bunu da giy altına. bakalım nasıl olucak

feriha: nasıl?

nehir: süper oldu feri herkes bayılıcak. al bu çantayı da..

feriha: daha kuaföre gidicem baksana öğlen oldu bile

ödeyip çıkarlar

kuaförde

kuaför: nasıl bişey istiyosunuz feriha hanım

feriha: bilmiyorum necmi abi sen kafana göre takıl

nehir: ama herkesin gözü üstünde olsun bu gece

necmi gülerek: tamam tamam mesaj alınmıştır. ee kim bu delikanlı?

feriha: kimse

nehir: hadi ordan

başka bi kuaför gelir ve nehire saç modelini sorar o da at kuyruğu istediğini söyler
bu sırada hande gelir çünkü daha önce kuaförde buluşucaklarını konuşmuşlardır

hande: selam! oo ne kaynatıyosunuz bakiyim

nehir: hiiç.. ferihanın aşık olduğu kişinin kim olduğunu çözmeye çalışıyoruz

hande: vaay feri

feriha: ya ne aşkı ya! yok aşk maşk. sadece hoşlanma

necmi: tabi canım hep öyle derler

feriha: başka ne derler necmi abi biliyo musun? işini yap!

necmi: tamam kız sustum. ama ben anladım o kim

feriha-nehir-hande: kim??

necmi: emir sarrafoğlu

hande: emir mi?

nehir: doğru mu feri?

feriha: ya uff evet tamam doğru ama kimseye söylemiceksiniz

hande: söyler miyiz kızım deli misin

feriha: ee siz ne giyiceksiniz

nehir: ben şu geçen hafta annemin romadan aldığı turuncu uzun elbiseyi giyicem. hani web cam'dan göstermiştim ya o

feriha: straplez olan mı?

nehir: evet. hande sen?

hande: geçen ay annemin herşeye maydanoz terzisinin diktiği pembe elbiseyi

feriha: nasıl bişey?

hande: önü kısa arkası uzun

nehir: aa anladım. hani gümüş taşlar var karnında o mu?

hande: evet. altına da gümüş ayakkabılarımı giyicem

nehir: ikiniz de çok kasmışsınız ya ben çok mu sade kalıcam

necmi: yanında mı elbise?

nehir: evet neden?

necmi: kız gidin bırakın şu yandaki terziye. akşama kadar yapsın yapabildiğin. taksın takıştırsın

feriha: iyi fikir aslında

nehir: hande sen bırakır mısın canım hazır saçına da başlanmamış

hande: tamam tamam. geliyorum hemen

nehir: bana bak çok abartmasıın!

hande: tamaam

ferihanın evi

hande: klasik nehir işte, son anda elbise değişikliği

nehir: napiyim hande terzi mahfetmiş elbisemi

feriha: kız haklı ama güzelim elbise gitmiş bambaşka bişi gelmiş yerine ya

sanem: kızlaar! hazır mısınız

hande: evet sanem abla ama biz benim arabayla gidicez

haldun: kızlarr! fıstık gibi olmuşsunuz hepiniz

nehir: teşekkürler haldun amca

haldun: kavalyeleriniz yok mu sizin de

sanem: hadi halduncum biz çıkalım anca gideriz. feriha siz de hemen arkamızdan çıkın geç kalmayın. ev sahibi biziz

feriha: tamam annecim

davet

feriha__

salona girdim. evet farkındaydım, herkesin gözü üzerimdeydi. özellikle de yaşıtım olan erkeklerin. göz önünde bir masa buldum kendime ve garsondan içki isteyip etrafa bakınmaya başladım. gözlerim onu arıyordu. ve bulmuştum onu. o da beni izliyordu. gözlerini bacaklarımdan alıp yüzüme baktı ve inci gibi dişlerinin tetk birini bile göstermeden 'çok güzelsin' der gibi hafifçe sırıttı. içkisinden bi yudum daha aldı ve başını yanındaki arkadaşına çevirdi. ben kafamı yanıma çevirince ise handeyi ve anlamlı bakışlarını gördüm. emirin yanındaki arkadaşına bakıyordu o da. tıpkı benim emire baktığım gibi...

emir__

o da beni iziyordu. görmüştüm işte! ona sırıtıp anlamlı bir bakış attım. inşallah çok güzel olduğunu söylemeye çalıştığımı anlamıştır. ve işte geldi koray da. bakışlarımı genç kızın üzerinden çekip koraya döndüm. sarıldık ve daveti konuşmaya başladık. hala arada sırada ona kayıyordu gözüm. adı neydi acaba bu güzelliğin? daha önce görmemiştim dergilerde. ne işi vardı ki burda? ama bu gece öğrenecektim, emindim...

1.bölüm sonu
hande
feriha
nehir

25 Ocak 2012 Çarşamba

TANITIM


emir: " onca kız vardı orda, sarışını, esmeri, uzun boylusu, uzun bacaklısı, uzun saçlısı, pürüzsüz tenlisi, pürüzsüz dudaklısı... ama ben gidip kumral birine aşık oldum o koca salonda... üstelik çok da pürüzsüz bir kalbi vardı... henüz yara almamış, ve kırılmamış... "

feriha: " masallarda sanırdım böyle erkekler... ordakinden bahsediyorum. gecenin en dikkat çeken erkeğinden. evet, doğru bildiniz. o emir. esmer, uzun boylu, yakışıklı. evet, yine doğru. beni güzel bulabilir. ama yanıldınız bu sefer, onunla konuşmamalıyım. ona bağlanmayacağım. çünkü o bir veliaht!! "

koray: " herkes çok cadı biliyor onu. biliyorum. kazanmak için, gerçekten kazanmak için insanlara yaptığı şeyler yenilir yutulur cinsten değil. bunu da biliyorum. bildiğim bir şey daha var ki; derinlerinde iyi biri var. ve aşık olunca, gerçekten aşık olunca, ortaya çıkacak... "

hande: " hırs, benim için herşeydi. hayattı. yaşama sebebimdi. belki de bu yüzden bu kadar diktim bunca zaman. dik mi? kimi kandırıyordum ki? dış görünüş aldatırdı! ta ki o gece, onu görene kadar "


aysun: emirin annesi.

ünal: emirin babası.

cansu: emirin kız kardeşi.

sanem: ferihanın annesi.

haldun: ferihanın babası.

nehir: handenin kız kardeşi (ikiz).

levent: hande ve nehirin abisi.


feriha__

görkemli, kocaman bir ev, lüks ve pahalı arabalar, şık, gösterişli kıyafetler, ve tanınmış olmak. harika görünüyor hayatım değil mi? evet öyle görünüyor ordan bakınca. ama biraz yaklaşınca, ve en önemlisi benim yerime koyunca kendinizi, "sıradan bir hayat daha iyi olurdu" diyeceksiniz, eminim. çünkü bir de perde arkası var bu işin...

öncelikle ailem... para basar gibi harcayan, ve botoks gibi saçma yöntemlerle genç kalmak isteyen bir annem, tek derdi sosyeteye adımızı temiz, kalın ve altın harflerle yazdırmak olan bir babam var. ve bu iki insanı çok sevmeme rağmen, her şeyi para ile halletmeleri çok sinirimi bozuyor.

kötü olan şuydu ki; bu akşam yine bir davet var, ' her zamanki gibi ' . daha da beteri ise buraya gitmek zorundaymışım. hem de neden biliyor musunuz? bilemezsiniz tabii, o kadar gizli şeyler çevriliyor ki... her neyse, uzatmadan söyleyeyim. bu davette sosyetenin '  olmazsa olmaz '  isimleri katılacakmış. ve çoğunun çocukları benim yaşlarımdaymış. kendime ordan uygun birini bulmaya ve dikkat çekmeye çalışacakmışım! oldu canım, başka?! çay kahve falan??

her neyse. bu davetten hoşlanmıyordum. taa ki; davete Emir Sarrafoğlu ve ailesinin de katılacağını öğrenene kadar! düşünebiliyor musunuz, daha dün akşam, '  amaan nolucak?! eski davetlere giydiğim elbiselerden birini giyerim '  diyen ben; bu sabah davetli listesini gördükten sonra bir telaşa kapıldım.

emir çapkın biri. o yüzden onu biraz kışkırtıp postalayacağım. eğer gitmezse de peşimden koşacak. en azından o kadar burnu sürtündüğü için, beni terk ederken daha insaflı olur değil mi?

neyse. ben çok konuştum. şimdi en yakın arkadaşlarım nehir ve handeyle alışverişe çıkmam lazım acilen! yoksa akşam oraya çıplak gelmek zorunda kalabilirim!!

emir__

yine mi davet?! insanlarla bu kadar içli dışlı olmak hiç hoşuma gitmiyor. tamam, gece hayatını ve sosyalliği seviyor olabilirim, ama kravat veya papyonu gevşek bırakamayacağım yerlere gitmekten çok haz aldığım söylenemez.

artık aşık olabilceğim yerlere gitmek istiyorum. hayatımın aşkıyla karşılaşmak istiyorum. kankam korayla, seyyar satıcılar gibi bar bar gezmek değil.

her zamanki gibi takmıyorum bu daveti de. hem erkekler için iş kolay. bir takım elbise giydim mi bitti! ama ben yine de davetli listesine bir göz atmak istedim. kayda değer bir şey yok galiba. bilmem kim bilmem kim bilmem kim.... önemli değil bunlar geçelimm... oha lan! bu korayın haftalardır anlata anlata bitiremediği hande değil mi ya? hadi koray efendi, hayırlısıııı ..... :)